Tansiyonunu ölçeceğiniz kişinin son yarım saat içinde kahve, alkollü içecek, çay, kola veya sigara içmemiş olması, ağır egzersiz yapmamış olması ve ölçümden önce dinlenmiş olması mutlaka gerekmektedir.
Kişinin kolu öncelikle sıvanır. Tansiyon aletinin kola sarılan kısmına "manşon" denir. Manşon kalple aynı hizada olacak şekilde sarılmalıdır. (Ya da kısa yoldan, dirseğin katlanma çizgisinin 1-2 parmak üzerinden sarılır.)
Manşon sarmanın püf noktası, manşonu pompa ve göstergeye bağlayan iki hortumun kolun üzerinde kalacak şekilde sarılmasıdır.
Manşon sarıldıktan sonra steteskopunuzu kulağınıza takınız. Steteskopun sesleri alan kısmına "steteskopun diyaframı" denir. Diyaframı bir yere çarpmamaya dikkat ediniz, kulağınız etkilenebilir. Diyaframı dirsek çukurunda gövdeye yakın tarafa yerleştirmelisiniz. (Çukurun ortası değil, çukurun gövdeye yakın yarısına.) Çünkü dinleyeceğiniz "brakial arter" isimli damar tam bu hizadan geçer.
Burada da bir püf noktası söz konusu. Pompayı tutacağınız el değil de diğer elinizle, tansiyonunu ölçtüğünüz kişinin dirseğini alttan desteklerken aynı elinizin baş parmağıyla da steteskopun diyaframını dirsek çukurunda muhafaza ediniz.
Diyafram manşonun altına şıkıştırılmaz! Bu şekilde ölçümler hatalı sonuç verir. Ayrıca hastanın kolunu muhakkak alttan desteklemek gerekir. Çünkü hasta kolunu düşürmemek için kasarsa ölçüm hatalı olur.
Şimdi manşonu şişirmeye başlayabilirsiniz. Burada amacımız manşon içindeki hava basıncının, damarlar içindeki basıncı yenmesidir. Dolayısıyla ne bir nabız ne de herhangi bir ses alabildiğimiz "sessiz" sahaya ulaşana kadar şişirmektir.
Manşonu yaklaşık 180 mm.Hg'ya ("180 milimetre-civa" diye okunur) kadar şişiriniz. Bu basınç çoğu kimsede damarlardaki basıncı yenmeye yetecektir. Eğer bu seviyede nabız atışına benzeyen hiçbir ses duymuyorsanız 30 mmHg. kadar daha şişirip yine nabız atışı şeklinde hiçbir ses duymadığınızdan emin olunuz.
Eğer hala nabız atışına benzer sesler alıyorsanız nabız, sesleri kaybolana dek şişirip yine 30mmHg yukarısının da sessiz olup olmadığını kontrol ediniz. Bazen yanılgıya düşüldüğü için bu 30mmHg'lık kontrolün yapılmasında fayda vardır.
Şimdi yavaş bir şekilde havayı boşaltmaya başlayınız. Gözünüz de basınç göstergesinde olmalıdır. Saniyede 2mm hızla basıncı düşürünüz. Basınç düşerken nabız atışlarını ilk duyduğunuz basınç değerini aklınızda tutunuz. İşte bu basınç "sistolik basınç" ya da "büyük tansiyon" denilen basınçtır. Artık damar içinde kan akışı başlamış demektir. Basıncı düşürmeye devam ediniz.
Nabız sesleri -tıpta bu seslere "Korotkoff sesleri" denir- basınç düştükçe değişecek ve bir noktadan sonra kaybolacaktır. Seslerin kaybolduğu nokta küçük tansiyondur(diyastolik basınç). Yani sesleri ilk ve son duyduğunuz basınçlar size o kişinin tansiyonunu verir.
Nabız atışlarını el bileğinin iç yüzünün başparmak tarafında hissederek bulabilirsiniz. Nabız atışlarını hissetmek için işaret, orta ve yüzük parmaklarınızı kullanınız. Bulamıyorsanız fazla dert etmeyiniz çünkü nabız tutabilmek belli bir tecrübeyi gerektirir. Bir sağlık personelinden yardım isteyebilirsiniz.
Eğer ölçtüğünüz tansiyon 140 / 90 'ın üstündeyse (örneğin 140 / 95 veya 170 / 120) bu tansiyon "yüksek" kabul edilir. Daha doğru sonuçlar elde etmek için 15'er dakika arayla üç tansiyon ölçümü yapıp bunların ortalaması alınız.
Aslında soğan son sizi ağlatmaz. Sadece soğan kesilirken açığa çıkan acı gaz diye tabir edebileceğimiz havayı solumamamız yeterli. Herkesler bir çözüm bulmuş birçok öneri okudum ama denediklerimin içinde en iyisi ağıza su alıp tutmak oldu. Bu sayede solunum yollarımız çalışmadığından, soğandan çıkan gaz solunum yollarımıza gidip bizi artık ağlatamayacaktır.Bu sayede sağan soyarken veya doğrarken ağlamayacağız.

Kristaller ve doğal taşlar kendisine dokunan kişilerin enerji alanlarından etkilenirler. Bu yüzden kristalinizi yada doğal taşınızı kullanmadan önce mutlaka onu temizlemeli ve daha önce ona dokunan insanların enerji artıklarından kurtarmalısınız. Bu işlemi yapmadan kristal yada doğal taş ile hiç bir çalışma yapmayın, bu faydadan çok size zarar getirir. Ayrıca kristalinizin ve doğal taşlarınızın belli zamanlarda tekrar negatif enerjilerden arındırmak için temizlemeniz gereklidir. Ayrıca kristalinizin ve doğal taşlarınızın belli zamanlarda tekrar negatif enerjilerden arındırmak için temizlemeniz gereklidir.
Kristalleri ve doğal taşları temizlemenin en bilinen iki yolu toprak ve deniz tuzudur. Toprağa gömme yönteminde 12 saat süresince kristal evde bir saksıda toprağın içine gömülü bir şekilde bırakılır. Daha sonra kristali yada doğal taşı akan suda 3-5 dakika yıkayabilirsiniz.
Diğer yöntem ise deniz tuzu eklenmiş suda kristali bir gece bırakmak ve daha sonra 10 dakika temiz akan suyun altında tutmaktır.

Belki havuç sevmezsiniz ama buna hayır diyemezsiniz.? Mutlaka  denemenizi tavsiye ediyorum havuç bu kadar mi lezzetli olur.
Malzemeler
1kilo havuç
1 su bardagi toz seker
2 çorba kasigi margarin
1 çay kasigi tarçin
1 paket pötibör bisküvi tatlı üzeri için : hindistan cevizi
Krema :
1 kilo süt
4 çorba kasigi un
1 su bardagi toz seker
1 vanilya
1 poset krem santi
Havucu rendeliyorsunuz seker ve margarinle birlikte pisiriyorsunuz....Suyunu çeken havucun altini kapatip bekletin ve tarçini ekleyin ,daha sonra kirilmis bisküvileri koyun ve karistirin...
Tekli kaliplariniz varsa ona yerlestirin veya kare borcama bastirarak koyabilirsiniz.Altini kapatip içine vanilyayi ve krem santiyi ilave edip mikserde 5 dk çırpın.
Ve ikinci kat olarak havuçlu harcin üzerine dökün...Sogumaya alin ve hindistan cevizi serperek servis edin.
Afiyet şeker bal olsun,yemede yanında yat.

Pediatrics dergisinde yayınlanan habere göre,emziklerin ebeveynler tarafından "emilerek temizlenmesinin" bebekleri alerjiden koruyabileceği belirlendi.
Gothenburg Üniversitesi'nden İsveçli bilim adamlarının yaptığı araştırma, basit bir uygulamanın alerjiye karşı koruma sağlayabileceğini gösterdi.
Bilim adamları, doğumdan itibaren 184 ebeveynin bebekleri 6 aylık olana dek emzikleri hangi yöntemle temizlediğini araştırdı.
Katılımcıların çoğunun, yere düştükten sonra emziği musluk suyuyla yıkadığı ve bebeğe verdiği görüldü. Araştırmada, temizlemek için, bazı ebeveynlerin emziği kaynattığı, bazılarınınsa emdiği ortaya çıktı.
Temizlik için emziği emen ebeveynlerin bebeklerinin, 1,5 yaşına geldiklerinde alerjik egzamaya yakalanma risklerinin diğerlerinden az olduğu belirlendi.
Bu bebeklerde üst solunum enfeksiyonu riskinin de diğerlerinden düşük olduğu vurgulandı.
Tükürüğün birçok bakteri ve virüs içerdiğini, emziği emerek ebeveynlerin bebeklerine bunları aktardığını belirten bilim adamlarından Agnes Wold, karmaşık ağız mikro florasının erken oluşmasının bağışıklık sisteminin sağlıklı olgunlaşmasına katkıda bulunduğunu ve böylece bebeğin alerjiyle daha iyi "mücadele edebildiğini" açıkladı.